4/14/2009

Neresinden tutacagimi bilemedigim bir cubuksun Turkiye!

Iki ucun da ayni sona cikiyor. Gazete okumak icin artik saglam kalp gerekiyor ve tabi mide. Zira iskencelerin giderek bollastigi, esitlikci bir toplum dusleyenlerin terorist ilan edildigi, daha da fenasi olduruldugu, demokrasi diyenin libos, hukumet elestirenin darbeci, ikisini de yapiyorsan anarsist oldugun bir ulkesin Turkiye. Bir ulkede herkesin milliyetci ve kahve muhabbeti yapmasini anlayamiyorum, uzgunum. Her sabah gazetelerin sayfasina girerken, mideme kramplar giriyor. Herkesin ikiyuzlulu olmasini kaldiramiyorum. Insanlarin da aymazligi bana fena koyuyor, cunku en bilgili, dusunen saydiklarim bile, hangi gazeteyi okuduklarini, kimi alkisladiklarini ayirdedemiyor. 

Her ifade ozgurlugunu yaftaladigin gibi, demokrasin de bir garip, ugruna askeri de insan haklarini da ayni anda yipratabiliyoruz. Sonra bir pasa cikip, tum Turk 'milleti' adina "toplumumuz bu kampanyaya itibar etmemekte ordusunu sevmekte ve güvenmektedir. Bu asker Türk milletinin bizatihi kendisidir" diyor, kendimi yanagina hafif dokunulmus ve 'hadi canim, hadi' denmis bir cocuk gibi hissediyorum, Hep laflar, buyuk adamlarin agzindan cikmis da, aslinda kimse o 'toplumun' ne istedigini sormamis gibi. Gibisi fazla belki de. Belki de bu demokrasi oyununda, hep haklarimiz zarar gormus, gerisi makyaji olmus gazete sayfalarinin.
Orta sinifin da yeryuzunun en ikiyuzlusu diyebilirim. Belki de degildir, ama bu kadar sorunun oldugu bir ulkede, nasil bir orta sinif halet-i ruhiyesidir bu kadar konformizme yer veren. Hrant Dink olduruldugunde, 'bir sey yapmamis olsa oldurulmezdi, varmis demek ki bir yaptigi' deyip Ugur Mumcular icin aglayanlar ayni kisiler. Gizliden gizliye herkeste bir azinlik karsitligi, homofobi, statu anksiyetesi. O kadar gizli ki, her davranisimizin altinda ve komik bir sekilde, tam da bu nedenle goze sokulan comak gibi gorunur bir halde. Bu tavirlari degistireyim desen, o kadar derinlere inmek lazim ki, sosyal muhendislik gerektirir, bir nesil degil, tum nesilleri degistirmen gerekir.
Akademinden de dem vuracagim Turkiye, cunku bence en cok onlar suclu. Medyatiklestikce, kahve muhabbetlerine gomulen, ya elestirileri, kosulsuz sartsiz demokrasi ve reformlar adina susturan, ya da elestiri yaptigini sanip havada ucan kustan bile nem kapan insanlarin bu ulkenin universitelerinde, genc insanlara bir seyler ogretiyor olduklarini ve bunun icin de para aldiklari gercegini dusundukce, nesiller boyunca icsellestirdigimiz garipliklerimizin degistirilemezligi fikrim percinleniyor. 
Bir de kendi kendimize eziyet cektirir gibi, birbirimize gonderdigimiz mailler furyasi var, Turkiye. Turk toplumundan en suphe ettigim anlari o mailleri okurken yasiyorum. Hep bir arabesk vicik vicik duygusallik, her konuda, her yerde. Cocuk istismarina mi karsiyiz, "Annemi kaybetmistim, sakallar delmisti tenimi..." gibi yazilara ihtiyacimiz var, mobilize olmak icin. Hep Reha Muhtar triplerine girmeliyiz, hep en boktan araclari kullanmaliyiz, zira aklimiz almiyor, cocuk istismarinin hicbir sey demesek de ne kadar kotu bir sey oldugunu. Politikacilari mi elestirecegiz, irkcilik yapip, ne kadar Ermeni, ne kadar Yahudi olduklarindan bahsetmeden, yuruttukleri politikalarin sacma sapanligini konusamiyoruz. Yani ekonomi politikasi basli basina bir elestiri sebebi olamiyor, mutlaka bu politikalari bir irka baglama ihtiyaci duyuyoruz. Dini politikalara mi karsi cikacagiz, Turkculuge vurgu yapmadan baslayamiyoruz. Emperyalizme mi karsi cikacagiz, asagilik kompleksimizi biraz daha alevlendirmeden, yabanci dusmani olmadan, emperyalizmi telaffuz bile edemiyoruz. Kolanin zararlarini, icindeki E300'lerden yillar yili anlamadik, midemizi bulandirici fareli bocekli komplo teorilerine ihtiyac duyuyoruz.
Pek cok modern toplumda, sizofreni, manik-depresif vakalar, paranoya ve bilimum psikotik hastalik sayisi gun be gun artiyor, dogrudur. Ama bir toplumda butun olarak bu belirtileri gormek, tarihimizin, gundelik hayatimizin, iliskilerimizin, kavramlarimizin bunlarla yogruldugunu gormek kac tane ulke dedigimiz toprak parcasina hastir, sorarim sana Turkiye. Uzerinde kavgalarimizi, paranoyalarimizi, abuk subuk teorilerimizi bitiremedigimiz toprak parcasini, nam-i diger ulkeyi, ozluyorum. O insanlari, her seye ragmen, bir umutla kucaklamak istiyorum, seviyorum da cogunu. Ama diger tarafta, actigim gazete sayfalari, her gun beni daha uzak kitalara yolluyor, donus gunumu kabuslarima ceviriyor.
Seni yasamak icin, hep bir ikilem mi hissetmemiz gerekiyor, Turkiye? Fonda, Yeni Turku, meshur sarkisini calarken, bizde bir cember sasirmisligi hissi...

Hiç yorum yok: