12/02/2008

Edward Said'e (taslaklar hanesinden realiteye uzun bir aradan sonra ulaşabilmiş bir yazı)

Bugün umutlandım. Uzun zamandır ilk defa. İnsanların -her zaman- kötü olmayı tercih etmediklerini ve yaptıkları şeyleri uzun vadede değerlendirdiklerini, isteseler de istemeseler de bilinçaltlarının bir şekilde o yargıları onlar bilmeden, istemeden yapabildiğini gördüm.

Waltz with Bashir, tarihin ve bilinçlerin basma kalıp yargılarla dolduğu bir yerden, İsrail'den ve İsraillilerin bilinçaltlarından, savaş izlerinden, kabuslarından sesleniyor bize. Cesur eleştiriler ve bağlantılarla, kendi içlerindeki sesin susmadığını, öldürmenin ve öldürülebilir olmanın yükünü taşımanın bedelinin farkında olduklarını gösteriyor. Öyle ki, savaştan, Ortadoğu'dan, kandan büyük oranda uzakta, bir salon dolusu insan film bitiminde yerlerine mıhlanıp kalıyor. Dakikalarca salonu terk etmeyip en son çıkarken ise gözlerinde bir acının bilincini taşıyorlar. Üstelik ne taşıma... Herkesin gözü diğerlerinin üzerinde, kendi yaşadıklarının bir benzerini onlarda arıyor.

Film bizi sadece İsrail-Filistin tarihi ile değil, koskoca bir savaş tarihi ile yüzyüze getiriyor. Sadece savaş tarihi mi? Koskoca sinema tarihi de aklıma geldi geldi gitti. Onca Holokost filmi, Almanların Yahudilere zulmü ile ağlatmadı mı, bizi her filmde, vatansız kalmış, ailelerinden koparılmış, iğrenç işkencelere maruz kalmış kişilerle tanıştırmadı mı? Bu film, Europa Europa'da, bir salda yeni vatanına kavuşan bir adamın geçmişin izi ile ıslak bakan gözlerinin arkasında bıraktığı göz yaşlarına değiniyor. Nihayet. Öyle bir nihayet ki, yıllardır bunu bekledim diyebilirim. Sinemanın iki yüzlü tavrından o kadar sıkılmıştım ki, obsesif bir şekilde filme gitmeyi aklıma koydum. Tattığım acının mükemmel zevki ile terk ettim salonu, benimle aynı hisleri paylaşan bir sürü insanla.

Mutluyum, Umutluyum.

Nihayet!
----------------------------------------------------------------------

...derken bir gün, yeniden başladı şiddet. Umudum, bir halkın yeniden yaşadığı acıları altında ezildi. Üzgünüm, Edward Said. Fakat minik bir umut, belki bir gün bir şeyler değişir, insanoğlu bu iğrenç yanına teslim olmamayı öğrenir diyor. Benim gibi bir insan bile, senin gibi gidip, hiç tanımadığı insanlarla birlikte, taş atmak istiyorsa tanklara, askerlere, neden diğerleri de istemesin?

Hiç yorum yok: